Saraçhane Protestolarında Polis Neden Orantısız Şiddet Kullanıyor?

        Son zamanlarda kendime sıkça sorduğum bir soru. Son zamanlarda çıkan protestolarda, polis memurlarının ellerinde Türk bayrağı olan üniversite gençlerine tekme tokat girişmesi, sebepsiz yere biber gazı sıkması vesaire görüntüler sosyal medyaya sık sık düşüyor. Sonra daha ilginci Türk polisinin islamcı kişilerle camide top oynaması ve yine şeriatçı bir gencin sarığını bağlaması gündemde yerini aldı. Bu görüntüleri görmem polislerin psikolojik yapısını merak etmeme sebep oldu. Polislerin neden lüzumsuz şiddet kullandığını kendime sormaya başladım. Bunların arkasındaki başlıca sebepleri açıklayacağım.

         İlk önce polisler neden bu mesleği tercih ettiler bunun sebebini bulmamız gerek. Polislik, profisyonu (ing.: profession) şiddet kullanımı gerektiren bir meslek dalıdır. Yani polislik gerektiği zaman insanları dövmeye hatta gerekirse öldürmeye kadar yetkisi olan bir meslek dalıdır. Bunu aklımızda tutalım ilk önce. Bu mesleği tercih edenler bunu bilerek tercih ediyorlar. Peki neden tercih ediyorlar? Herkesin sebebi farklı olabilir. Belki adaleti ve asayişi sağlama arzusudur, belki de şiddete meyilli olup ama askerlik kadar yorucu ve tehlikesi olmayan bir meslek daha cazip geliyordur. Her halükarda polisler şiddet kullanmaya istese de istemese de zorundadır. "Şiddet uygulamak kaçınılmazsa bundan keyif alalım o zaman" fikri zihinlerine tesir etmeye başlıyor olabilir.

        İkinci sebep, polisler lüzumsuz şiddet kullanırsa yargılanmayacaklarının farkındalar. O gördüğümüz şiddet görüntülerinin bir etkisi olmayacak, hele Türkiye gibi hukuk konusunda bayağı kötü olan ülkelerde polislerin yargılanma, ceza alma, ihtar alma ihtimali yok denecek kadar az. Ademoğlunun psikolojik yapısı gereği, bedelini ödemeyeceğini bildiği kötü şeyleri büyük bir hevesle yapar. Tarihteki büyük soykırımlarda mevcut olan kişilerin herhangi bir çıkarı veya kazancı olmamasına rağmen veya herhangi bir kazanımı olmadığı halde neden büyük hırs ve hevesle sivil halkı katlettiğine tanık olduk. Ani güç değişimi ve beraberinde getirdiği güç uçurumu, normalde şiddet nedir bilmeyen insanların bile eline pala alıp çoluk çocuk katletmesine sebep olur. Çünkü insanoğlu doğası gereği vahşidir. Atalarımız birbirini mızraklarla, kılıçlarla, tüfeklerle katlettiler. Hiçbir insan esasen iyilik epitomu (lat.: epitome) değildir. Dünya tarihinde örneği yoktur bile.

        Üçüncü sebep, polisler öğrencilere dayak atarak rahatlıyorlar. İçine attığı öfkelerini öğrencilerden çıkarıyor. Bu bizim de yaptığımız davranıştır. Günlük hayatta aşırı öfkelendiğimiz günlerde öfkemizi bizden daha zayıf ve güçsüz kişilerden çıkarırız. Fakat müteakipen pişman oluruz. Çünkü vicdanımız bizi uyarır. Sonrasında özür dileriz. Bizler bunları yakınlarımıza yaparken polisler bunu hiç tanımadığı kişilere yapıyor. Üstelik kendi kendine sebep uydurmaya çalışarak vicdanını rahatlatmaya çalışıyor ama nafile. En nihayet yaşananları büsbütün unutmaya çalışıyor. 

        Dördüncü sebep, polisler otoriteyi sorgulamaz. Meslekleri icabı otoriteye sorgusuz sualsiz itaat etmeleri gerekir. Bunun neticesinde birçok polis emirleri sorgulamadan uygular, emirler ahlaken ve vicdanen tamamen yanlış olsa bile. Bunun en iyi örneğini, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyasında, toplama kampında Yahudileri gözünü kırpmadan gaz odalarına götüren memurları örnek verebiliriz. Savunmalarında sadece emirleri uyguladıklarını söyleyerek kendini aklamaya çalıştılar lakin Nurenberg Mahkemelerinde görev alan hakimler bu savunmayı geçerli saymadılar. Neden geçerli saymadılar? Çünkü yaptığı eylemlerinden bizzat insanın kendisi sorumludur. Otorite, asayiş ve düzen olmasa bile ahlakımızı, moral değerlerimizi ve vicdanımızı korumamız lazım. Bizi diğer insanlardan daha yüce yapan şey budur.

      Kapanış olarak Lord Acton'nın bu meşhur sözünü bırakma mecburiyetindeyim: "Güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlaka yozlaştırır." 
         

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilimin Yozlaşmasına Ve Despotizme Dair

Türkiyede Eğitim Sistemi Neden Kötü?