Dil ve Anarşizm

     Dil neden kurumlardan bağımsız olmalıdır? Dil neden o dili konuşan halka ait olmalıdır? Neden devletler dile müdahale etmemeli? Bu yazımda  bu soruları az çok cevaplayacağım.

     İlk önce diller nasıl oluştu buna bakalım. İnsan dilinin yaklaşık M.Ö. 80.000 yıllarına kadar dayanan tarihi var. Atalarımız olan Neandertaller esnek ve daha az kompleks dil konuşuyorlardı. Dil insanlığın varoluşundan beri süregelen bir iletişim aracıdır. Her topluluk kendi dil yapısını oluşturmuştur. Sonra bu diller kendi alt dil gruplarını oluşturdu. Hint-Avrupa, Altay, Semitik vesaire şeklinde dil aileleri oluştu. Daha bilmediğimiz on binlerce dil var. Bu diller toplulukların kendi aralarındaki etkileşimleriyle meydana geldi. Yukarıdan bir otoriter figür insanlara nasıl konuşulacağını dayatmadı.

     Bir dilin zenginliğini kabaca o dildeki kelime sayısı belirler. Mesela Toki Pona’dan bir misal verelim. Toki Pona 100-200 temel kelimeden oluşan bir yapay dildir. Şimdi biz bu dil ile felsefi bir eser yazabilir miyiz? Eflatunun Devlet isimli kitabını yazabilir miyiz? Veya Descartes Toki Pona ile fikilerini aktarabilir miydi? Kesinlikle hayır. Çünkü her kavram için belki de 10-20 kelimeyi bir araya getirmesi gerekirdi. Bu da cümlenin akışını bozacağından pratiksiz ve mantıksız olurdu. Yani buradan şunu çıkarıyoruz ki, diğer dillerden kelime ödünç almak ve bu kelimeleri kendi diline adapte etmek mantıklı bir davranıştır. Bunu yapmak normaldir.


    Peki dil milliyetçileri neden buna karşı? Çünkü milliyetçilik, en esasında kendi milletinin kültürel olarak rakip milletlerden üstün olduğunu ispatlama çabasındadır. Neden böyle bir çaba var? Milliyetçilik doğası gereği kendi milletinin çıkarlarını üst planda tutar, bu milletin zararına olacaksa bile. Milliyetçilik insanları kendi milletinin gururunu koruyacak aksiyonlar almasına sebep olur. Bu aksiyonlar çoğu zaman faydadan çok zarar getirir. Geçmişte bir çok ülkenin dili saflaştırma politikası uygulamasının temel sebebi budur.


    Türkiye açısından bakacaksak, TDK’nın dili saflaştırma politikaları aynı şekilde Türkçenin zayıflamasına sebep oldu. Türkçe gramer ve kelime bakımından zengin bir dilken uyduruk kelimelerle içi zayıflatıldı. Hürriyet kelimesini özgürlük, ihtilal kelimesini devrim, ihtimal kelimesini olasılık aldı. Bunların hepsi devlet kurumlarının, özellikle de eğitimi kullanarak, zorlamasıyla oldu. Bunlar insanların bir günde “Haydi şimdi bu kelimeleri kullanalım” demesiyle olmadı. Ben çocukken 23 Nisan Hürriyet ve Çocuk Bayramı olarak geçerdi. Şimdi “hürriyet”in yerini özgürlük aldı. Okuduğum Sermaye Piyasası bölümünde “hisse senedi”nin yerini “pay” aldı. “Maksimize etme”ye “ençoklamak”, “minimize etme”ye de “enazlamak” denildiğini gördüm.


    Hakikaten, 1984 isimli romandaki New Language mevzusu gibi devletin dili avuçlarına alıp dilediği gibi kontrol etmesi fiksiyonel değil artık. Eğer insanların nasıl düşüneceğini kontrol etmek istiyorsan, insanların her zaman sana itaat etmesini istiyorsan, ilk yapacağın şey onların dilini kontrol etmek olur. Ve bu da gerçekleşmeye çoktan başladı bile, hatta 1984 romanı yazılmadan önce bile. Demem o ki, eğer bir kavramın konuşulmasını istemiyorsan onu terminolojiden çıkarır ve yerine farklı anlamda düşünülmesini sağlayacak başka kelime getirirsin. En basitinden, anarşizmi çıkarıp asilik eklersin. Aslında anarşizm asilik anlamına gelmiyor olsa bile.


    Bu yüzden şunu savunuyorum: Dili dilediğin gibi kullan. İstersen hiç kimsenin ne anlama geldiğini bilmediği saçma sapan gramer kuralları ekle istersen kafana göre kelime söyle. Burdaki amaç otoriteye karşı çıkmaktır. Otoriteye hadddini bildirmektir. Otoriteye “Ben kendi dilimi sikimin keyfine göre konuşurum, sen karışamazsın” demektir. Anarşizm dilde başlar. Dilini kontrol etmeye başlarlar ise, yapacakları ilk şey bu tarz asilik belirten kavramları ortadan kaldırmak olur. Dile İngilizce katıp konuşan insanları takdir ediyorum. Bu insanları eleştiren tayfa da milliyetçi tiplerden ya da beton kemalistlerden ibaret zaten, hiç şaşmaz.


    Allahtan sosyal medya devletin kontrolü altında değil. Hele olsaydı Türkçeye aykırı gramer özellikleri ve kendi listelerinde olmayan kelimeler otomatik olarak tespit edilip kaldırılırdı. Burdan da şunu anlıyoruz ki, özel sektör çok gerekli. Özel sektör olmasa muhtemelen Kuzey Kore’den daha beter bir ülkede yaşıyor olurduk. Devleti ne kadar küçük tutarsak insanlık için o kadar iyidir. İnsanları devlete karşı korumanın en etkili yolu da anarşizmdir.


    Binaenaleyh, dili keyfinize göre kullanın. Zira diller böyle gelişedurmuştur. Gramer kuralları, kelimeler bir günde var olmadı. Bunlar süreç içinde oluştu. Ve en can alıcı nokta ise, bu gramer kuralları ve kelimeler her seferinde aykırı insanlar sayesinde evrildi. Yani toplumun deyişiyle “anarşitlik” yapan insanlar. Anarşizm dili de geliştiren bir unsurdur aynı zamanda. Latinler bir durup “Hocam şimdi Latince ölüyor buna çeki düzen vermemiz lazımdır, tez dil reformları yapmamız lazımdır. Bunun için insanların nasıl konuşacağına devlet eliyle müdahale etmek mecburiyetindeyiz.” dese idi, şuan İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, Rumence olur muydu? Hepsi aynı dili konuşuyor olurdu hafif farklılıklarla. Anarşistlik eden insanlar, aykırı insanlar yine dilleri ilerletip zenginleştirmiş ve çeşitlendirmişlerdir.


Konuşmaktan korkmayın, yazmaktan korkmayın. Siz siz olun anarşistlik taslayın. Bye.

     

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Saraçhane Protestolarında Polis Neden Orantısız Şiddet Kullanıyor?

Bilimin Yozlaşmasına Ve Despotizme Dair

Türkiyede Eğitim Sistemi Neden Kötü?