Kayıtlar

gerçek anarşizm ancap olabilir mi?

  ancom'a bakıyorum. devlet yok ama ama her şey ortak mal. peki bu malları nasıl eşitçe tahsis ediyorlar? ortaya anlaşmazlık çıkmaz mı? mesela ben 2 kilo patates 3 kilo un istiyorsam başkası 3 kilo patates 2 kilo un istediği durumda bu anlaşmazlık nasıl çözülecek? bunun için devletimsi yapıya ihtiyaç yok mu? ancap olsa serbest piyasa olur ve emtia ve malların dağılımını arz talep belirler. söz konusu ancom olunca mal ve emtiaları tahsis edecek idare lazım çünkü her şey o komündeki herkesin mülkiyeti oluyor. yani pratikte ancom imkansız olmasa bile zor gibi. ancap ideal anarşizm tablosuna daha çok uyuyor çünkü her şey gönüllülük esaslı. ben sana zorla bir mal satamam sen de benden zorla mal alamazsın. ancom'da ise önüne ne gelirse razı olmak zorundasın. şikayet edersen ya komünden atarlar yada daha kötüsünü yaparlar. ancom'ların ancap'a getirdiği en büyük karşıt argümanı şu: anarşizmin bütün hiyerarşiyi reddetmekten geçtiğini ve ancap'larin ise hiyerarşiyi tam olarak...

Şeriat Ve Ancap Uyumlu mu?

     Sosyal medya üzerinde kendine hem şeriatçı hem liberteryen/ancap diyen birçok kişi görüyorum. Peki şeriat ve liberteryenizm birbiri ile uyumlu mudur? Bu makalemde bunu yanıtlamaya çalışacağım.       Kabaca özetlemek gerekirse üç farklı hukuk vardır: pozitif hukuk, göksel (vahyi) hukuk, doğal hukuk. Pozitif hukuk insanların kendi oluşturduğu hukuktur. Bu hukuk türünde o toplumun örf ve adetleri dikkate alınır. Laik ülkeler pozitif hukuk ağırlıklıdır.      Doğal hukuk tüm insanlığın (veya çoğu insanın) örf ve adet farketmeksizin hemfikir olduğu enternasyonal toplum kurallını oluşturur. En basitinden cinayet, hırsızlık, tecavüz vs. her milletten insanların suç olarak gördüğü eylemlerdir. Göksel hukuk, bir dinin kutsal kitabında yazanları temel alarak oluşturulan hukuktur. İslam şeriatı bu hukuk türüne dahildir.       Anarko-kapitalizm her şeyden önce anarşist bir ideolojidir ve devletin ve devletimsi yapıların varlı...

Zaaflar Suç Değildir - Lysander Spooner (Amatör Çeviri) 1. Bölüm

     Zaaflar, kişilerin kendine veya kendi mülküne zarar verdiği eylemlerdir. Suçlar kişilerin başkalarına veya başkalarının mülküne zarar verdiği eylemlerdir.      Zaaflar başlıca bir kişinin kendi mutluğunun peşinden koşarken yaptığı hatalardır. Suçların aksine, zaaflar başkalarına karşı kötü niyet ve başkalarına müdahale etmeyi içermez.       Zaaflarda, suçların en özünde yatan şey - başkalarına veya onların mülklerine zarar vermek için planlar yapmak- yoktur.       Hukukun mottosu şudur: kötü niyet olmadan suç işlenemez; velhasıl başkalarının hayatına veya mülküne çökme niyeti olmadan suç işlenemez. Lakin hiç kimse zaaflarını kötü niyetle elde etmez. Bir kişi zaaflarını kendi mutluluk arayışında elde eder, başkalarına karşı kötü niyetle değil.       Bu ayrım kanun tarafından tanınmadıkça; dünya üzerinde kişisel haklar, özgürlük, mülkiyet ve hatta herkes için geçerli olan kendi mülkiyetini ve ke...

Fikri Mülkiyet Hakkında

           Bütün liberteryenler ve anarko-kapitalistler özel mülkiyeti savunuyor ve özel mülkiyet somut varlıkları da içeriyor. Bunlar taşınmazları (gayri-menkuller) ev ve arsa gibi, ve menkuller yani koltuk, araba gibi taşınabilir varlıkları içeriyor. Dahası liberteryenler ve anarko-kapitalistler ayrıca kişinin kendi bedeni üzerinde mülkiyet hakkı olduğunu da savunuyor. Buna öz-mülkiyet diyebiliriz.      Her halükarda, liberteryenler (anarko-kapitalistlerden de liberteryen olarak bahsedeceğim) tüm somut kıt kaynakların -oluşturulmuş veya sonradan edinilmiş, taşınır veya taşınmaz, veya bizim vücudumuz- spesifik kişiler tarafından sahiplenilme ve kullanılma hakkının olduğunu savunur.       Peki soyut varlıklar mülkiyet hakkına tabi midir? Fikri mülkiyet nedir? Fikri mülkiyet kavramı var olmalı mı? İcatlar, kitaplar, şarkılar, filmler vs. tıpkı somut varlıklar gibi sahiplenilebilir mi? Bu makalemde bu sorulara cevap vermeye ...

Türkiyede Eğitim Sistemi Neden Kötü?

      Önceden de söylediğim gibi, eğitimin amacı insanların ömür boyu hayatlarında işine yarayacak bilgiler öğretmektir. Bu hem sivil hayat olarak hem de mesleki hayat olarak geçerli. Türkiyede malesef bu ikisi de eksik. Aşağıda sebeplerini özet şeklinde yazacağım. Ardından bunu nasıl düzelteceğimize dair tavsiyeler de vereceğim.      Öncelikle bizim eğitim sistemimiz -biraz klişe olacak- tamamen ezbere dayalı. Şaka yapmıyorum. İşin daha kötüsü, bu ezberletilen bilgiler daha sonra sınav kağıdının üzerine kusulmak üzre yutuluyor. Sonra bu ezberletilen bilgiler çok değil, bir ay geçmeden unutuluyor. Peki buradaki amaç nedir? Sadece öğretmenlere, pedagoglara, akademisyenlere şunları sorsak ne cevap alırız acep? Well, öğrencilerin derste ne kadar performans gösterdiğini ölçmek için kuıllanıyoruz diyecekler.       Buradan şu problemler de gün yüzünde çıkıyor: Peki performansını ölçebiliyor musun? Hayır ölçemiyorsunuz. Öğrettiklerinizin yarısı...

Dil ve Anarşizm

     Dil neden kurumlardan bağımsız olmalıdır? Dil neden o dili konuşan halka ait olmalıdır? Neden devletler dile müdahale etmemeli? Bu yazımda  bu soruları az çok cevaplayacağım.      İlk önce diller nasıl oluştu buna bakalım. İnsan dilinin yaklaşık M.Ö. 80.000 yıllarına kadar dayanan tarihi var. Atalarımız olan Neandertaller esnek ve daha az kompleks dil konuşuyorlardı. Dil insanlığın varoluşundan beri süregelen bir iletişim aracıdır. Her topluluk kendi dil yapısını oluşturmuştur. Sonra bu diller kendi alt dil gruplarını oluşturdu. Hint-Avrupa, Altay, Semitik vesaire şeklinde dil aileleri oluştu. Daha bilmediğimiz on binlerce dil var. Bu diller toplulukların kendi aralarındaki etkileşimleriyle meydana geldi. Yukarıdan bir otoriter figür insanlara nasıl konuşulacağını dayatmadı.      Bir dilin zenginliğini kabaca o dildeki kelime sayısı belirler. Mesela Toki Pona’dan bir misal verelim. Toki Pona 100-200 temel kelimeden oluşan bir yapay ...

Bilimin Yozlaşmasına Ve Despotizme Dair

     Bilim sadece akademik zümreye ait değildir, herkes bilim yapabilir. Bilimsel konularda yorum yapabilmek için uzman olmaya gerek yoktur. Karşıt fikirler olmadan bilim ilerleyemez, ilerlese dahi tatmin edici seviyeye varamaz. Bu nedenle halkın da bilimsel araştırmalar yapmasına müsaade gösterilmelidir. Lakin teknokrat zihniyet halkın bilimle ilgilenmesinden hoşnut olmaz. Halkın cahil bir koyun sürüsü olduğu, onların mucit olmayacağını, bilime katkısı olamayacağını hatta onların bilime yarardan çok zarar vereceklerini savunur. Bu yüzden cahil halk bilimle ilgilenmemelidir. Bu, orta çağdaki "kilise tanrı ile ümmet arasındaki köprüdür, cahil halk din işlerinden anlamaz, onların kafası yetmez, dini hüküm verebilmek için rahip ve papaz olmak gereklidir." zihniyetiyle aynıdır.       Orta çağdaki skolastik zihniyet ile günümüzdeki teknokratik zihniyet aynıdır. İlkinde kilisenin söylediği her şeyin doğru olduğu, kiliseye mutlaka itaat edilmesi gerektiği, di...